Sektörümüzün zorlandığı bu günlerde, gemimizi fırtınalı dalgalarda sağlam tutmak için elimizden geleni yapıyor ve fırtına sonrasında da sürdürülebilirlik için iş yapış şekillerinizi sorguluyorsunuz. Peki sizden sonra … İşlettiğiniz plazaları devir alacak, gelecek yolculuğuna adım atmış çocuklarınıza hiç sordunuz mu, oğlum/kızım; gelecekte aile işimizi devir almak ister misin ? Nasıl bir otomotiv plazasında çalışmak istersin? Sorumun yanıtı sizlerde … Genelde işletmeye hakim olan ailenin babası (maalesef sektörümüzde anneler işbaşında çok az rol alıyorlar) ile yaptığımız sohbetlerde;

• aman aman, güzel günler eskide kaldı, ben çekiyorum çocuklarım çekmesin,

• kendileri ne isterse, onu yapsınlar ama bu işi sürdürmezlerse daha mutlu olurum,

• hep hedef hep hedef, diğer iş kollarında huzurla kazanan arkadaşlarım var, … ve benzeri cümleleri çok duydum.

Distribütör toplantılarında yetkili satıcılara aktarılan; pazar payı gelişimi, müşteri memnuniyet performansı, satış sonrasında servislere giren araç adedi, satın alınan araç ve yedek parça performansı … gibi bize yüklenilen su üstü DEĞERLERDEKİ başarıların sanki önceliklerimizmiş gibi iş yaşamımızın odağına koymamızın, sizleri rol model olarak gören gelecek nesillerinizin işi devir alma arzusunu tetiklemediğini düşünüyorum.

Oysa; bu sohbetlerde hissettiğim işletme sahiplerinin derinlerdeki;

• huzur,

• başkalarının yaşamına katkı sağlamak,

• mutluluk,

• bulundukları bölgede otomotivci olarak iz bırakmak …

gibi DEĞERLERİNİN hayatlarının odağında olduğu.

Acısı; bu yüklenilen su üstü sorumluluklar, işletme sahiplerinin küfelerinde o kadar yer kaplıyor ki esas değerleri için yer kalmıyor ve kendileri için pek bir şey yapamadıklarını gözlemledim. Evet elbette durum o kadar vahim değil, yaşamlarına dokundukları insanlar, istihdama sağladıkları katkının verdiği hazları anlatan arkadaşlarımın veya yetkili satıcı büyüklerimin gözleri hep gülüyor, fakat hikayeleri genelde geçmişe dair, pek hayallerine dair olmuyor.

Eskiden ayaklarındaki prangalara rağmen nasıl koştuklarını, başarılarını anlatırken olan hazzı, geleceklerindeki engeller için anlatırken aktarmıyorlar.

Aşağıdaki hikayeyi tam bu düşünme anınızda sizlerle paylaşmak isterim, ilk duyduğumda bir dürbün alıp geleceği düşünmemi sağlamıştı. Kendinizdeki cevheri düşünerek devam edin lütfen …

Karın hiç kalkmadığı, çam ormanlarıyla kaplı bir köyde, herkesten uzak bir çift yaşıyormuş. Ömürleri burada geçmiş, yıllar yıllar hep aynı şeyden şikayet ederlermiş, “dağın eteğindeki evleri, her zaman dağın etkisinde” diye … Yollarına her yıl mutlaka çığ düşer, havalar çok soğursa vahşi hayvanlar bahçelerine gelir, havalar ısınırsa toprak kayar, hatta bazen çatılarına kaya düşermiş, hep aynı hayat mücadelesi anlayacağınız.

Sonunda bir gün dayanamamışlar ve köyün bilgesine danışmışlar. Bilge hikayelerini dinlerken bitirmelerine izin vermemiş, dayanamamış, yumruğunu masaya vurmuş ve demiş ki “bağırın o dağa, korkutun, kaçsın gitsin”. Yapmışlar bilgenin tavsiyesini, bağırmışlar çağırmışlar ama nafile zor bir yıl daha geçirmişler. Bu sefer başka bir bilgeye gitmişler, demiş ki ikinci bilge “sevin onu, kabul edin, derdinizi anlatın, sonra izin verin dağ çeksin gitsin”. Sonuç, elbette dağla baş başa başka bir yıl daha. Nihayetinde nafile dayanamıyorlar, bir başka bilgeye daha danışalım demişler. Bilge demiş ki “sevdiklerinizi yanınıza alın dağ dansı yapın; yüzünüzü dağa dönün, geriye dört adım, öne iki adım atarak devam edin ta ki güneşi görene, sıcağı, sevgiyi, güveni hissedene kadar, sonra da evinizi oraya kurun.”

Peki sizin hayatınızdaki soğuk dağ nedir ? Dağın ikliminden etkilenen değerleriniz için ne yapmanız gerekiyor ? Yazın sizin ve ailelerinizin değerlerini bir kağıda … Sonra çizin rüzgarlı dağınızın resmini başka bir kağıda … Çok kuvvetli bir sektörün, ön cephesinde her zaman dik duran, değişime uyum sağlayıp, diğer sektörlere her daim örnek olan kendinizin kuvvetli yanlarınızı düşünün ve çözümünüzü de ister dağın eteğine ister dağın karşısına çizin.

Her gecenin sabahı olduğu gibi, sektörümüzün inişe geçtiği bugünün sonunda elbet yükselen bir dönem bizleri bekliyor. Yükselişte öne çıkabilmek için her sabah gittiğiniz işyerinize, geçtiğiniz yollara, iş yapış şeklinize başka türlü bakma zamanı.

NOT : Dağ dansı hikayesi için House of Human eğitmeni Meltem Ulu Yavuz’a teşekkür ederim.

 

http://nazer.com.tr/karli-dagin-iklimi/

Leave a Reply